Sultan Orhan Mah. İlyasbey Cad. No:43 Gebze KOCAELİ
Tel: +90 262 646 86 20
Faks: +90 262 644 95 03
Diş Ağrısı Tedavisi
Diş ağrısı; dişin çürümesi, minesinin aşınması, dişetlerinin iltihaplanması veya bunlara benzer nedenlerden kaynaklanır.
Diş ağrısı , neredeyse her insanın hayatının bir veya birden fazla döneminde şikayet ettiği bir rahatsızlıktır. Genel kanı, diş ağrılarının basit ağrılar olduğu yönündedir ve bu nedenle dayanılmaz hale gelinceye kadar diş hekimine gitmek genellikle ertelenir. Ayrıca yine ayni kanı nedeniyle bilinçsiz ağrı kesici kullanımının ve çeşitli yöntemlerin en sık görüldüğü ağrı çeşitlerinden biridir.
Diş ağrılarının nedenleri?
Diş çürükleri ve diş abseleri
Diş minesinin aşınması
Dişeti hastalıkları
Gömülü Dişler
Sinüzit gibi ağız dışı hastalıklar sıralanabilir.
Diş ağrıları nedenleri arasında en sık görülen diş çürükleridir. Toplumun %97'sinde diş çürüklerine rastlanmaktadır. Bu durum özellikle kötü veya yetersiz ağız hijyeninden kaynaklanır. Ağız içine yerleşen bakteriler şekerli ve unlu yiyecek kalıntıları ile asit oluşturur ve bu da dişin koruyucu tabakasını zayıflatarak çürüklere neden olur.
Diş ağrıları genellikle zonklama şeklinde ve oldukça rahatsız edici olarak duyulur. Ağrı gittikçe şiddetlenir ve bazen dayanılmaz bir hal alır. Özellikle abse gibi iltihabi bir durum varsa dışarıdan farkedilecek kadar şişliklere neden olabilir. Sıcak, soğuk hassasiyeti ve dişe bastırınca hassasiyet artar. Dişlerde minik kırılmalar görülebilir.
Diş ağrısı başladığında vakit kaybetmeden bir diş hekimine gitmekte fayda vardır. Zira diş ağrısı nedenlerinden de anlaşılacağı gibi , ağrı kendi kendine geçme özelliği genellikle göstermez ve tedavi gerektirir.
Ancak diş sağlığını korumak ve diş ağrılarında en iyi tedavinin yapılmasını sağlamak için bazı noktalara dikkat edilebilir.
Diş Ağrısı Tedavisinde Nelere Dikkat Edilmelidir?
Ağız hijyenine dikkat etmek
Diş ağrısı başladığında , diş aralarında kalmış yemek artığı,vb olup olmadığı kontrol etmek; varsa dişe zarar vermeden ve ağrıyı artırmadan temizlemek
Bilinçsiz ve aşırı ağrı kesici kullanımından kaçınmak
Bilinçsiz ağrı giderme yöntemlerinden kaçınmak (ağrıyan diş üzerine ağrı kesici konması, alkollü pamuk uygulaması, vb.)
Diş hekimine ağrı ile ilgili ayrıntılı bilgi vermek ve varsa daha önce geçirilen diş operasyonlarından haberdar etmek
Endodonti (Kanal tedavisi)
Öncelikle şu bilinmelidir ki, doğal dişin yerini hiç bir yapay diş tutamaz. Dolayısıyla doğal dişlerimiz tedavi ederek son noktaya kadar korumalıyız.
Dişlerimizden biri hastalandığında en bilinen koruma yöntemlerinden biri de kanal tedavisidir. Kanal tedavisi hasar görmüş dişlerin korunmasında yardımcıdır. Dişlerin canlılığını sağlayan pulpa (sinir, kan, lenf damarlarını içeren dişin içindeki yumuşak tabaka), kendini tamir edemeyecek derecede hasar gördüğünde ölür. Genellikle buna, kırık dişlerdeki veya derin çürüklerdeki bakteriler sebep olur. Bakteriler dişin özünde iltihaba yol açar. Hasar görmüş veya hastalanmış pulpa çıkarılmazsa diş ve çevresindeki dokular enfeksiyona maruz kalır. Ve sonunda dişinizi tamamen kaybedebilirsiniz. Kanal tedavisi pulpanın hasar gördüğü durumlarda uygulanan bir tedavi şeklidir. Önceki yıllarda hastalanmış yumuşak diş tabakasıyla karşılaşıldığında tek çözüm çekim iken, günümüzde bu dişleri tedavi etmek mümkündür.
Kanal tedavisinin aşamaları;
1. Öncelikle ağrısız ve acısız bir tedavi olması için dişe anestezi yapılır.
2. Daha sonra çürük temizlenip, dişin özüne ulaşılınca hastalıklı ve yumuşak doku çıkarılır. Sinir ve doku artıkları temizlenir.
3. Kök ucuna kadar diş kanalına şekil verilir. Gerekirse bazı ilaçlar uygulanarak iyileşme hızlandırılabilir.
4. Seanslar arasında diş iyileşene kadar geçici dolgu maddeleriyle dişin üzeri kapatılır. İltihabın üremesinin durduğu anlaşıldıktan ve kök ucundan iltihap gelmesi sona erdikten sonra kanal içerisi özel bir dolgu maddesiyle, kök ucuna kadar doldurulur.
5. Bazı vak'alarda bu seanslara hiç gerek olmayıp tek bir seansta kanal tedavisini sağlıklı bir şekilde bitirmek mümkündür.
Kanal tedavisi uygulanmış bir dişin ömrü ne kadardır?
Eğer diş tekrar enfekte olmazsa ve çürümesini önleyici tedbirler alınırsa, ömür boyu bu dolgu kullanılabilir. Düzenli dişhekimi kontrollerinizde enfeksiyonun başlangıcını yakalayabilirsiniz. Ayrıca çok iyi bir ağız bakımı ile de dişin tekrar çürümesi önlenmelidir.
Konservatif Tedavi (Dolgu)
Konservatif Dişhekimliği Nedir?
Diş yüzeyindeki çürüklerin temizlenmesi ve doldurulması, çürük oluşumunun engellenmesi, dişlerdeki şekil bozukluklarının dolgu maddesi ile düzeltilmesi konuları ile ilgilenen dişhekimliği dalıdır.
Çürük nedir?
Dişler iyi fırçalanmadığı, ağız bakımının kötü olduğu zamanlarda, dişlerin üstündeki plaklarda ve taşlarda (tartar) bulunan bakteriler "şeker" sayesinde hayatta kalırlar. Şekeri kullandıktan sonra oluşan asit, diş sert dokusunu yumuşatmakta, çürüğe neden olmaktadır.
Dolgu nedir?
Yumuşayan ve zarar gören diş sert dokusu uzaklaştırılır, diş çürükten arındırılır. Çürük temizlendikten sonra oluşan boşluğa (kavite) uygun bir dolgu materyalinin yerleştirilmesi gerekir. Bu dolgu maddesi kolay uygulanabilmeli, kaviteyi kusursuz bir şekilde örterek herhangi bir sızıntıya neden olmamalıdır. Aynı zamanda bu dolgunun estetik bir görüntü sergilemesi hastalar ve biz hekimler için tercih sebebidir. Eğer çürükle beraber hastada sıcağa karşı hassasiyet, rahat çiğneyememe veya şiddetli ağrı varsa ya da çürük, dişin içindeki canlı dokuya (pulpa) ulaşmışsa önce kanal tedavisi yapılır, ardından dolgu kaviteye yerleştirilir.
DOLGU TÜRLERİ
1. Amalgam Dolgular (Metal Dolgular)
2. Kompozit Dolgular (Diş rengindeki estetik dolgular)
3. İnley ve onleyler (Porselen dolgular)
Amalgam Dolgular
Amalgam dolgular gümüş dolgular olarak da tanımlanır. Amalgam; gümüş, kalay ve bakır alaşımının, cıva ile karıştırılması ile elde edilir. Karışımın %45-50'sini oluşturan civa, metalleri birbirine bağlayarak dayanıklı bir dolgu malzemesi yaratmış olur. 150 yıldan beri geliştirilerek kullanılmakta olan amalgam dolgular, çok sayıda dişin korunarak ağızda kalmasına hizmet etmiştir.
Amalgamdaki civa zararlı mıdır?
Amalgam dolgudaki civa zehirli değildir. Civa diğer metallerle birleştiğinde kimyasal yapısı değişir ve zararsız hale geçer. Çiğneme ve öğütme sonucunda ağızda açığa çıkan civa miktarı su, hava ve yiyeceklerde alınan miktardan çok daha küçüktür. Bütün bilimsel araştırmalarla civanın zararsız olduğu sonucuna varılmıştır. Amalgamlar söküldüğünde civanın oluşturduğu düşünülen bazı hastalıkların iyileştiği iddia edildiği halde bilimsel olarak ispatlanamamıştır.
Amalgam restorasyon sonrası hastaya uyarılar
Uygulamanın yapıldığı tarafı en az bir saat kullanmaması ve takip eden 24 saat içinde de dikkatli olunarak sert şeyleri o bölgede çiğnememesi hastalardan istenmelidir. Hastaya 24 saat geçtikten sonra polisaj işlemi için ikinci bir randevu verilmelidir. Bu uygulama, hem amalgamın metalik özelliklerini iyileştirme hem de kullanım sonrası restorasyonun anatomik ve fonksiyonel olarak tekrar gözden geçirilme olanağını sağlayacaktır.
Amalgam dolgulardan sonra kısa süreli bir sıcak-soğuk duyarlılığı olabilmekte ve bu zamanla kaybolmaktadır. Ancak ender olsa da bazı kişilerde ağızda çeşitli metaller bulunduğunda ya da çatal gibi başka bir metal girdiğinde elektriklenmeden doğan hassasiyetler olabilmektedir. Geçmeyen duyarlılıklarda duyarlılığın yalnızca bu sebepten olduğuna emin olduktan sonra restorasyonu metal olmayan bir restoratif madde ile değiştirmek çözüm olabilir.
Amalgam dolgu zamanla dişin sağlam kısımlarında gri bir renkleşmeye de neden olabilmektedir.
Kompozit (Diş Rengi) Dolgular
Kompozit dolgular çürük, kırık tedavisinde ve estetik amaçlı olarak kullanılan diş rengindeki dolgulardır. İlk geliştirildiklerinde sadece ön dişlerde kullanılabilmelerine karşın, zamanla çiğneme kuvvetlerine dayanıklılığı arttırılıp, aşınma miktarları azaltıldığı için, artık arka azı dişlerinde de kullanılabilmektedir. Bu dolgular, hazırlanmış kavitelere tabaka tabaka yerleştirilir ve her tabaka özel bir ışık ile sertleştirilir. Estetik ve ekonomiktirler. Bonding denen özel bir yapıştırıcı ile dişe tutunabildiklerinden dişte gereksiz madde kaybına neden olmazlar. Kompozit dolgular sigara, çay, kahve, cola, soya gibi boyayıcı ajan içeren maddelerin kullanımına bağlı olarak renk değiştirirler.
Kompozit Dolguların Avantajları
Kompozit dolguların en büyük avantajları estetik olmalarıdır.
Dolgunun yapımını takiben hemen cilalanabilirler.
Sadece dişteki çürüklerin restore edilmesi için değil, dişlerin rengini ve biçimini değiştirerek, kozmetik işlemler için de kullanılabilir.
Kompozit dolgularda dolgunun yapılmasını takip eden 2 - 4 hafta boyunca (bu süre kişiye göre değişir) sıcak, soğuk hassasiyeti görülebilir. Bu hassasiyet bir soruna işaret etmez, bir süre sonra kendiliğinden ortadan kaybolacaktır.
Inley ve Onleyler (Porselen Dolgular)

Seramik dolgular laboratuarda hazırlanan üstün estetik ve dayanıklılığa sahip dolgulardır. Kompozit dolgulara göre, uygulandıkları diş ve komşu dişler ile çok daha uyumludurlar. Bu, dolgunun ağız dışında laboratuar ortamında hazırlanma özelliğinden kaynaklanır. Dişin kırık, çürük veya eski dolgulu kısmı uzaklaştırıldıktan sonra kalan sağlam bölümün ölçüsü alınarak laboratuara yollanır. Laboratuar ortamında, hassas bir teknoloji ile hazırlanırlar. Porselen dolgu ağız içinde prova edildikten sonra, dişe reçine simanlarla yapıştırılırlar. İki seansta tamamlanabilirler. Porselen dolgular model üzerinde hazırlandıkları için komşu dişlerle kontakt noktaları mükemmeldir. Bu da dişler arasında besin sıkışmasını ve dolayısıyla dişeti problemlerini engeller. Dolgu yapılamayacak kadar geniş kavitelere dişi keserek kaplamadan önce uygulanabilecek konservatif bir dolgu tipi oldukları da söylenebilir. Geleneksel kompozit veya amalgam dolgudan kaplamaya geçişte bir ara tedavi seçeneği olarak kullanılabilirler. Tek dezavantajı ise kompozit ve amalgam dolgularla kıyaslandığında kullanılan yüksek kalitedeki malzeme ve hassas teknoloji nedeniyle pahalı olmalarıdır.
Ortodonti
Bazen dişler bir engelle karşılaşıp veya sürme doğrultusu değişmek suretiyle gönmülü kalabilmektedirler. Özellikle ön bölgelerde gömülü kalan dişler fonksiyonla beraber estetik kayıplara da neden olduklarından ciddi problemler olarak karşımıza çıkmaktadırlar. En iyi tedavi mümkünse bu dişlere yer açıp ağız içerinine sürmelerinin ortodontik olarak sağlanmasıdır. Bu amaçla öncelikle dişlere braketler yapıştırılıp gömülü dişe yer açılması gerekmektedir. Ardından cerrahi olarak gömülü dişin üzeri açılır ve üzerine ortodontik braket yapıştırılarak operasyon tamamlanır. Devamında ortodontik kuvvetler uygulanarak diş ağız içerisine ilerletilir.

Ortodonti çapraşık dişlerin düzeltilmesi, diş, çene ve yüzdeki uyumsuzlukların giderilmesi ile ilgilenen bir bilim dalıdır.
Ortodontistler (ortodonti uzmanı) çene kemiğinizin ve dişlerinizin doğru yerde ve doğru konumda yerleşmesini sağlar.
Dişlerdeki çapraşıklıkların düzeltilmesi ile önemli bir estetik kazanım sağlandığı gibi, ağız ve diş sağlığına da pek çok katkıda bulunulur. Çapraşıklıkların giderilmesi ile bu bölgelerin daha kolay ve etkili temizlenmesi sağlanır, böylece çürük ve dişeti hastalıklarının önüne geçilmiş olur. Ayrıca dişlerin ve çenelerin birbiriyle kapanışları düzeleceği için daha sağlıklı çiğneme fonksiyonu kazanılmış olur.
Çocuğunuz yaklaşık olarak 7 yaşına gelince, bir ortodonti uzmanı tarafından böyle bir tedaviye ihtiyacının olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
TEDAVİ:
1-Sabit Ortodontik Apareyler
Diş üzerine yapıştırılan braketler ile yapılan tedavi şeklidir. Braketler metal yada porselenden olabilir. Diş rengindeki porselen braketler estetik olarak hiçbir rahatsızlık vermezler.
2-Hareketli Ortodontik Apareyler
Hastanın kendisinin takıp çıkarabildiği apareylerdir. Daha basit vakalarda uygulanırlar.
3-Çene Ortopedisi
Alt ve üst çenenin birbirine göre bozulan ilişkilerini küçük yaşlarda yüze takılan özel apereylerle düzeltmeyi amaç edinen bir ortodonti alanıdır. Çoğu zaman ortopedik tedavi (çenelerin uyumu sağlanır) ve ortodontik tedavi (dişlerin kapanış uyumu sağlanır) birlikte yürütülür.
4-Ortognatik Cerrahi
Ortodontik veya ortopedik tedavi ile düzeltilemeyecek durumlarda ortognatik cerrahiye başvurulur. Çene ve yüzde oluşan bozukluklar doğuştan yada kaza ve hastalıklara bağlı olarak sonradan ortaya çıkabilmektedir. Çenelerin birbirine ve yüze göre uyumsuzluğu hastalarda hem estetik hem de fonksiyonel rahatsızlıklara yol açmaktadır. Gelişen üstün teknoloji ve cerrahi teknikler ile bu bozuklukların düzeltilmesi sağlanabilmektedir.
5-Invisalign
Bazı basit vakalarda braket kullanmadan, şeffaf kalıpların kullanımıyla çapraşıklıklar artık düzeltilebilmektedir. İki haftada bir değiştirilecek olan hastaya özel bu kalıpları günde yaklaşık olarak 20 saat takmak gerekmektedir. Her tedavi ortalama 60 çift (alt-üst çene) farklı düzeltici kalıp gerektirmektedir. Tedavi süresi braketlerle yapılan tedavi süresine yakındır. Vakaya göre 6 ay ile 24 ay arasında değişir.
ORTODONTİK TEDAVİ SIRASINDA DİŞLER NASIL HAREKET EDER?
Diş üzerine braket ve tellerle bir kuvvet uygulanır. Böylece kuvvetin yönünde bir hareket oluşur. Hareket eden dişin önünde geçici bir süre için kemik dokusunda bir yıkım olur, hareketin aksi yönünde ise yeni kemik dokusu yapılır. Böylece yeni yerlerini alan dişler, yeni bir kemik yuvasına da otururlar.
ORTODONTİK PROBLEMLERİN NEDENLERİ:
1.Beslenme Bozuklukları:
Yeterli beslenemeyen kişilerde, çene ve yüz yapısında hacimsel küçülme meydana gelecek ve normal hacimdeki dişler küçük çenelerde gerekli yeri bulamayacakları için çapraşıklıklar, rotasyonlar (dönme), hatta gömüklük olguları görülecektir.
2.Ağızdan Nefes Alma:
Kronik iltihaplar ve benzeri nedenler, uzun süre devam ederse bademcikler aşırı derecede büyüyebilir. Bu durumda solunum yolları daralır ve nefes alma güçlüğü meydana gelir. Bu güçlüğü yenebilmek ve o bölgedeki hava geçiş yolunu genişletebilmek amacıyla çocuk alt çenesini ve buna bağlı olarak dilini öne alma zorunluluğu duyar. Bu durum, uzun süre devam edecek olursa alt çenenin öne doğru konumu yerleşir. Dil ön dişler arasına girer ve dişlerin sürmelerine engel olursa açık kapanış meydana gelir. Hasta burundan nefes alamıyor ise, üst çenenin büyüme potansiyeli üzerinde negatif etki oluşabilir.
3.Parmak Emme:
Yeni doğmuş bir bebekte oldukça gelişmiş bir emme mekanizması vardır. Emme içgüdüsü tatmin edilmemiş bir bebek, bu ihtiyacını gidermek için bazı alışkanlıklar edinir. Anne sütü ile 9-18 ay beslenen çocuklarda çoğunlukla bu alışkanlık görülmez.
Yapılan araştırmalar parmak emmenin yaşamın ilk birkaç haftasında açlığa bağlı olarak geliştiğini göstermiştir. Dişlerin sürmeye başladığı dönemde lokal irritasyonlardan doğan ağrı, parmak emme yoluyla giderilebileceğinden bu alışkanlığın dişlenmeye yardımcı olduğu düşünülebilir. Parmak emme yaşla azalır.
Parmak emmenin nedenleri:
Ani olarak anne memesi veya biberondan kesilme
Bebek beslenirken emmesini çok kısa sürede sonlandırmak
Bebeğin beslenmesini uzun aralıklar olacak şekilde değiştirmek
Parmak emme alışkanlığında erken dönemde hiç önlem alınmaz. Bu devrede alışkanlığı önlemek, çocuğun fizyolojisini etkileyeceği için zararlıdır.
Parmak emme alışkanlığının tedavisi için kesin bir yaş söylenemez. Uygun zaman ayarlanması her çocuk için ayrı ayrıdır. Alışkanlığın derecesi, çocuğun geçmişi zaman ayarlanmasını etkiler.
Genel olarak parmak emme 3.5 yaşından sonrada devam ediyor ise tedavisine başlanmalıdır.
Bu alışkanlığı sürdüren çocukta, emilen parmağa ve sayısına göre etki alanında bulunan alt ve üst dişlerde yer değiştirmeler ve kapanış düzensizlikleri görülecektir.
4. Yalancı Emzik:
Fizyolojik özellikleri olan bir emziğin 1.5 yaşına kadar emilmesi zararlı değildir. Hatta çocuğun parmak emme gibi kötü bir alışkanlık edinmesini önleme yönünden yararlıdır.Yalancı emzikler sürekli olarak kullanıldıkları zaman, etki alanları içindeki dokulara uzun süreli anormal etki yapacağı için o bölgelerde düzensizlik ve çeşitli kapanış bozukluklarına neden olmaktadır.
5. Yatış Şekli:
Yatış şekli, çoğunlukla alt çenenin yatma sırasındaki konumunu belirler. Bu da bize alt çenenin ortalama günde 8 saat hangi konumda olduğu hakkında bilgi verir.
Örneğin yüzü koyun yatan bir çocuk ile sırt üstü yatan bir çocukta alt çenenin konumu farklıdır. Uyurken sürekli aynı tarafa yatıp elini veya yumruğunu yüzü ile yastık arasına koyma alışkanlığı olan kişilerde o tarafta yüz devamlı bir basınç altında bulunacağı için ortodontik problemler çıkabilir.
6. Diş sıkma, tırnak yeme, kalem ısırma, dudak ısırma gibi kötü alışkanlıklar.
7. Süt dişlerinin erken kaybı.
8. Dişeti problemlerine bağlı diş düzensizlikleri.
9. Diş kaybına bağlı olarak meydana gelen düzensizlikler.
10. 20 yaş dişlerinin öndeki dişleri sıkıştırmasına bağlı düzensizlikler.
11. Genetik olarak yatkınlık.
12. Hormonal düzensizlikler, sistemik hastalıklar.
YETİŞKİNLERDE ORTODONTİ
Ortodontik tedavi için yaş sınırlaması yoktur. Dişleri çevreleyen kemikleri sağlıklı olan herkese ortodontik tedavi uygulanabilir. Ayrıca artık braketler diş renginde porselenden yapılmaktadır. Böylece braketlerinizi kolay kolay kimse fark edemez. Tedavi, hastanın problemi ve yaşına göre 3 ay ile 30 ay arasında sürer.
NEDEN ORTODONTİ?
Çapraşık dişlerle ağız hijyeni sağlamak daha güçtür ve bu yüzden dişeti rahatsızlıkları ve çürükler daha kolay oluşur.
Çapraşıklıkta ve eklem ilişkisi bozuk olduğunda çiğneme tam yapılamaz sindirim sisteminde bir takım problemler başlar.
Alt ve üst dişlerin birbiriyle tam uyumlu olmadığı durumlarda, çene eklemine veya tek bir dişe fazla yük gelerek ağrılı ve tedavisi zor problemlere yol açabilir.
Estetik olarak özellikle bazı vakalarda inanılmaz değişiklikler yaratılabilir.
Ortodontik braketler gülüşünüzü düzenlemek ve sağlığınıza kavuşmak için en iyi seçeneklerden biridir.
ORTODONTİK TEDAVİNİZ SIRASINDA DİKKAT ETMENİZ GEREKENLER
Braketler yiyecek ve bakteri plağının kolayca toplanmasına sebep olurlar. Bu yüzden ağız bakımı büyük önem taşır.
Orta yumuşaklıkta bir fırça kullanmak gerekir. Özel ortodontik fırçaların kullanılması da yararlı olur.
Superfloss diş ipi kullanmak hijyenin tam sağlanması açısından büyük önem taşır.
Ağız hijyeninizi sağlamak için size yardımcı olacak diğer bir yardımcı materyal ise interdental fırçadır.
Ayrıca ağız gargaraları fırça ve diş ipinin yanında yardımcı olarak kullanılabilir, ama unutmayın ki asla fırça ve ipin görevini göremezler.
Elma, havuç gibi sert yiyecekler bıçakla kesilerek yenmelidir. Yoksa braketlerin kırılmasına neden olabilirler.
Özellikle kabuklu ve sert çerezler braketlerin kırılmasına sebep olabileceği için bunların tüketilmesinden kaçınılmalıdır.
Karamel gibi yapışkan yiyecekler braketlere yapışıp hem çürümelere hem de braketlerin kırılmasına neden olabilir. Bu dönemde diş eti sağlığınız açısından rutin kontrolleriniz büyük önem taşımaktadır.
Pedodonti (Çocuk Diş Hekimliği)
PEDODONTİ (Çocuk Diş Hekimliği) NEDİR?
Pedodonti (Çocuk Diş Hekimliği), diş hekimliğinin bir dalıdır. Çocuklarda, ağız ve diş dokularındaki hastalıkları tedavi eder ve koruyucu diş hekimliği uygulamaları yapar. Diş hekimliği fakültesinden mezun olduktan sonra ek olarak özel eğitim almış diş hekimlerine pedodontist (çocuk dişhekimi) denir.
Süt Dişlerinin Önemi
Süt dişleri toplam 20 tanedir. Süt dişlerinin birinci görevi çocuğun beslenmesini sağlamaktır. Ayrıca konuşmanın düzgün gelişimi de süt dişlerinin varlığına bağlıdır. Süt dişleri, kapladıkları alanı kendilerinin yerine gelecek olan kalıcı diş için korumakta ve kalıcı diş sürerken ona rehberlik yapmaktadırlar. Süt dişi erken çekildiği zaman bu doğal yer tutuculuk fonksiyonu da ortadan kalkmaktadır.
Çocuk dişhekimliğinin birinci amacı, dişsel sorunların oluşmasını engelleyecek önlemleri almak ve çocukları çürüksüz bir geleceğe yönlendirmektir. Bu amaçla uygulanan işlemlere Koruyucu Dişhekimliği Uygulamaları denir.
Koruyucu uygulamalar
Diş çürüğünü önlemeye yönelik koruyucu uygulamalar içinde çocuğun ve ailesinin ağız diş sağlığı ve beslenme konusunda eğitilmesine büyük önem verilmektedir. Koruyucu dişhekimliği uygulamaları arasında yüzeyel flor ve fissür örtücü uygulamaları da yer almaktadır.
Fissür örtücü (fissur sealant)
Daimi dişlerin çiğneyici yüzeylerindeki derin ve çürümeye meyilli fissürleri (olukları) kapatıp, bakterilerin buraya ulaşmasına izin vermeyen ve böylece çürüğü önleyen akışkan bir dolgu maddesidir. Fissür örtücü uygulamaları 6 ayda bir kontrol edilmelidir.
Flor uygulamaları
Flor, dişlerin çürümesini önleyen, dişlerin yapısını kuvvetlendiren bir elementtir. Dişler ilk sürdükleri zaman diş minesi tam olarak olgunlaşmadığından yeni sürmüş dişler genellikle çürüğe karşı daha dirençsiz ve çürük oluşumuna yatkındırlar. Flor, diş minesini kuvvetlendirerek dişi asit ataklarına karşı korur ve dolayısıyla diş çürüklerinin oluşmasını önlemeye yardımcı olur. Profesyonel yüzeyel flor uygulaması sadece dişhekimleri tarafından uygulanabilen koruyucu bir yöntemdir. Yüzeyel flor, 6 ayda bir dişhekimi tarafından uygulanmalıdır.
Canada Goose Preise Kanada,
Canada Goose Günstig Kaufen,
Canada Goose Jacket Tremblant,
Jacke Canada Goose Online Kaufen,
Canada Goose Jacke Kinder,
Canada Goose Jacken Damen,
Canada Goose Jacken Reduziert,
Canada Goose Herren Hamburg,
Canada Goose Montebello,
Canada Goose Jacke,
Canada Goose Schweiz Kaufen,
Canada Goose Parka Hamburg,
Canada Goose Shop Online,
Canada Goose Trillium,
Canada Goose In Wien Kaufen,
Canada Goose Parka,
Canada Goose Online Shop Schweiz,
Canada Goose Schweiz Preis,
Canada Goose Jacke Damen,
Canada Goose Preise Usa,
Biberon Çürüğü
Diş çürüğü, diş üzerindeki bakterilerin besinleri fermente etmesi sonucu üretilen asitlerle, diş sert dokularının yıkımı ile başlayan bir hastalıktır. Özellikle erken çocukluk döneminde, uyku sırasında biberon içine ballı, şekerli ya da bisküvili süt gibi gıdaların konulup çocuğa verilmesi, emziğin şekerli gıdalara batırılması sonucu küçük yaştaki çocuklarda görülen yaygın çürüklere biberon çürüğü adı verilir.
Diş Travmaları
Çocukluk çağında çok sık karşılaşılan önemli sorunlardan biri de travmatik yaralanmalardır. Hastanın yaşı, yaralanmanın derecesi, bölgesi, ilgilendirdiği dokular ve hastanın genel durumu dikkate alınarak tedavi yapılır.
Yer Tutucular
Erken süt dişi kayıplarında, alttan gelecek olan daimi dişin yerini korumak amacıyla yer tutucu olarak adlandırılan apareyler kullanılır. Yer tutucular, komşu dişlerin çekim boşluğuna hareket etmelerini ve bu yolla daimi dişin ya gömük kalmasını yada farklı yerden çıkmasını, dolayısıyla ileride ortodontik bozukluk oluşmasını önlemeye yarayan apareylerdir.
Dişhekimi ile uyumlu olan çocukların tedavileri klinik koşullarda,
zihinsel engelli veya anksiyeteli çocukların tedavisi ise sedasyon uygulanarak ya da genel anestezi altında yapılmaktadır.
Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi
Diş Çekimi
- Tedavi edilemeyecek veya restorasyon yapılamayacak büyüklükte diş çürüklerinde,
- İleri Periodontal (dişeti) rahatsızlıklarında,
- Diş köklerinde tedavi edilemeyen enfeksiyon ve apselerde,
- Ortodontik tedavi amacıyla,
- Malpoze (aşırı önde veya arkada bulunarak diş sırasında yer almayan) dişlerin,
- Onarılamayacak kadar kırılmış diş ve diş köklerinin,
- Gömülü dişlerin çekimleri yapılmaktadır.
Gömülü 20 Yaş Dişleri
Özellikle yirmi yaş dişleri veya diğer adıyla 3. azı dişleri ağızda en son gelişen ve süren dişler olup gömülü kalma olasılığı yüksek olan dişlerdir. Yirmi yaş dişleri 18-23 yaş civarında sürerler. Günümüzün modern yaşantısı, insanların yemek alışkanlıklarını değiştirdiğinden, zamanla daha küçük yapılı çene kemikleri oluşmaktadır ve bu nedenle yirmi yaş dişleri sürmek için yer bulamamaktadır. Eğer yirmi yaş dişleri gömülü olarak değerlendirilmişse, her gömülü yirmi yaş dişinin çekileceği anlamına gelmemelidir. Dişi sürmesi; yaşa, çene kemiğindeki gömüklük derecesine ve pozisyonuna bağlıdır. 15-20 yaşlar değerlendirme için en uygun yaşlardır. Yirmi yaş dişlerinin kök gelişimi 21 yaş civarında tamamlanır. Eğer diş çekimine karar verildiyse çekimin erken yaşlarda yapılması avantajlıdır. Çünkü çene kemikleri genç yaşlarda daha yumuşaktır; dolayısıyla dişlerin çıkartılmaları daha kolay olabilir. İleri yaşlarda yapılacak çekimlerde cerrahi müdahalenin yaratacağı komplikasyonlar daha fazla olabilir.
20 yaş dişleri genellikle çiğneme düzleminde olmadıklarından fonksiyon görmezler. Yirmi yaş dişi ağzın en gerisinde olduğu için temizlenmesi ve çürüdüğünde restore edilmesi çok güç olmaktadır. Geride oldukları için çiğneme aktivitesinde de etkin bir rol oynamayan ve özellikle eğri sürmüş yirmi yaş dişlerinin potansiyel risk taşımaları nedeniyle çekilmeleri yerinde olur.
Eklem ağrısına neden olabilirler. Yirmi yaş dişleri sürdüklerinde çenelerin dişsel kapanışında veya çiğneme hareketlerinde uyumsuzluk yaratabilirler. Erken diş temasları sonucu oluşan kuvvetler çene eklemi üzerinde olumsuzluklara neden olabilir. Ayrıca yirmi yaş dişleri süremezlerse çene kemiği içinde itekleme kuvveti oluşturarak ekleme yansıyan ağrılara neden olabilirler. Bu nedenle eklem ağrısı şikayeti olan hastalarda gömülü yirmi yaş dişleri tetikleyici bir unsur olarak kabul edilerek çekilmeleri yerinde olur.
20 yaş dişi ameliyatları
Gömülü 20 yaş dişlerinin problem olmasının nedeni genetik olarak bu dişe ihtiyaç kalmaması ve gittikçe çenelerimizin küçülmesidir. Çenelerimiz küçüldükçe 20 yaş dişleri kendine yer bulmak için zorlanmakta ve dolayısıyla diğer dişler gibi çıkamamaktadır. Kendine yer bulamayan 20 yaş dişleri öndeki dişi ittirerek baskı yapmakta ve bunun da alt ön dişlerde 20li yaşlarda oluşmaya başlayan çapraşıklığı daha da şiddetlendirdiği düşünülmektedir. Ayrıca çok geride olmaları nedeniyle düzgün temizlenememekte ve etraflarındaki dişetinin normal anatomik yapıda olmamasından dolayı kolayca iltihaplanabilmektedirler.
Tam gömülü 20 yaş dişleri ; potansiyel sorun nedenidirler. Komşu dişlerde kök erimesine neden olabilirler. Bunun dışında ileriki zamanlarda kist veya tümör oluşumuna neden olabilirler. Cerrahi operasyonla alınmaları en doğru seçenektir. Bazı özel sebeplerden dolayı alınamadıkları durumlarda uzun dönem senede 1 kere röntgen ile takip edilmeleri gerekir.
Kısmen çıkmış 20 yaş dişleri ; en çok sorun çıkaranlardır. Tam çıkamadıkları için öndeki dişe baskı yaparak çıkmaya çalışırlar. Üzerlerindeki diş eti parçası ( kapşon ) , zamanla arasına yemek artıklarının kaçması ve bakteri üremesi nedeniyle iltihaplanır. Dişin etrafındaki dişetinin iltihaplanması sonucunda; ağrı , şişlik, abse oluşur. Çürük için uygun ortam oluştururlar. Komşu dişte de çürümeye neden olabildiklerinden dolayı en kısa sürede çekilmeleri uygundur.
Tamamen çıkmış 20 yaş dişleri; genellikle sorun çıkarmazlar fakat çok geride oldukları için fırçalanmaları zordur. Bu nedenle ağız bakımı çok iyi olmayan hastalarda koruyucu bir önlem olarak çekilmeleri tavsiye edilir.
20 yaş dişi iltihabı veya absesinin belirtileri;
- Ağrı (kendiliğinden veya üstüne basınca)
- Şişlik (ağız içerisinde veya yüzde)
- Kızarıklık
- Çene altındaki lenf bezlerinin şişmesi
- Yutkunma zorluğu
- Ağzın kapatılamaması veya kapatılınca 20 yaş dişi üzerindeki diş etinin ısırılması, baskı olması.
20 yaş dişlerinin zararları;
- Öndeki dişe baskı yaparak oluşan çapraşıklığın şiddetini arttırlabilir.
- Öndeki dişte çürüğe neden olabilir.
- Öndeki dişin köküne komşu kemikte ve kökte rezorpsiyona (erime) neden olabilirler.
- İltihap için uygun bir ortam yarattığından zaman zaman ağrı ve şişliğe neden olabilir.
- Mevcut iltihap, vücudun zayıf bir anında kana karışıp; kalp, böbrek, beyin, eklemler gibi hayati organlara yerleşebilir ve hayati tehlike yaratabilir.
20 yaş dişi iltihabının tedavisi;
Öncelikle antibiyotik tedavisi ile akut durumdaki iltihabın kronikleştirilmesi gerekir. (Burada bulunan iltihap, antibiyotik kullanımı ile sadece kronikleşmektedir. Tamamen temizlenememektedir. Bu nedenle antibiyotik kullanımı sonrasında şikayetlerin geçmesine aldanarak dişin çekilmesinden vazgeçilmemelidir.)
Daha sonra cerrahi bir işlemle bu dişler çekilmelidir.
Apse ve Kist Operasyonları (Apikal Rezeksiyon)
Diş çürüdükten sonra eğer tedavi edilmezse dişin içerisinde enfeksiyon oluşmaktadır ve bu durum kanal tedavisi gerektirmektedir. Kanal tedavisi de yapılmaz ise enfeksiyon kök ucundan kemiğe yayılmakta ve apse-granülom-kist gibi yapılar oluşmaktadır. Bu durumda sadece kanal tedavisi yapmak çözüm olamamakta, kanal tedavisinin ardından cerrahi olarak kök ucu bölgesi açılıp oluşmuş yapıların (apse-granülom-kist) temizlenmesi ve kök ucunun kesilmesi gerekmektedir. Bu işleme Apikal Rezeksiyon adı verilmektedir.
Apikal Rezeksiyon Operasyonunun Yapıldığı Diğer Durumlar:
- Diş kökünün yapısal veya şekilsel bozukluğu nedeniyle kanal tedavisinin tam yapılamaması,
- Diş üzerinde çıkarılamayan bir restorasyonun varlığı nedeniyle kanal tedavisi yapılamaması,
- Kanal Tedavisi sırasında alet kırıldıysa, kırılan aletin mutlaka çıkarılması gerekiyorsa, aleti çıkarmak amacıyla,
- Yapılmış kanal tedavisine rağmen hastanın ağrısının devam ettiği durumlarda,
- Diş kökünde kist oluşan vakalarda,
- Diş kökünün kemik içerisindeki 1/3 uç kısmının kırılması durumlarında.
- Modern Diş hekimliğinin ana amacı, diş kayıplarının önüne geçmektir. Artık diş hekimleri, doğal dişleri ağızda tutmak için ellerinden gelen çabayı göstermektedirler. Çünkü; tek bir dişin kaybı bile genel diş sağlığı ve görünümde olumsuz değişikliklere neden olmaktadır.
Protez Yapımı Öncesi Cerrahi İşlemler
Bazen çene kemikleri ve yumuşak dokular üzerinde protez yapımından önce bazı düzeltmeler yapmak gerekebilir.
Uygulamalar şunlardır:
1-Yumuşak dokular ve kas ataşmanları protez yapımına engel teşkil edebilir. Bu durumda cerrahi olarak yumuşak doku düzeltmeleri
(frenektomi , vestibuloplasti) yapılır.
2-Diş çekimleri sonrasında çekim bölgesinde düzensizlikler ve sivrilikler oluşabilir. Ayrıca çene kemiklerinde protez yapımına engel teşkil edebilecek sert doku çıkıntıları olabilir. Bu oluşumun düzeltilmesi gerekir.
3-Uzun süreli tam damak protez kullanan hastaların damak mukozasında küçük çok sayıda et çıkıntıları (inflamatuar papiller hiperplazi) oluşabilir. Bunlar yeni protez yapımına engel teşkil eder. Bu oluşumların kaldırılması gerekir.
4-Uzun süreli protez kullanımına bağlı olarak sürekli irritasyon sonucu yanak ile protezin birleşim yerinde irritasyon fibromu veya epulis adı verilen tümöral dokular oluşabilir. Bunların cerrahi olarak çıkartılması gerekir.
Cerrahi-Ortodontik Tedavi İle Diş Sürdürülmesi
Bazen dişler bir engelle karşılaşıp veya sürme doğrultusu değişmek suretiyle gömülü kalabilmektedirler. Özellikle ön bölgelerde gömülü kalan dişler fonksiyonla beraber estetik kayıplara da neden olduklarından ciddi problemler olarak karşımıza çıkmaktadırlar. En iyi tedavi mümkünse bu dişlere yer açıp ağız içerinine sürmelerinin ortodontik olarak sağlanmasıdır. Bu amaçla öncelikle dişlere braketler yapıştırılıp gömülü dişe yer açılması gerekmektedir. Ardından cerrahi olarak gömülü dişin üzeri açılır ve üzerine ortodontik braket yapıştırılarak operasyon tamamlanır. Devamında ortodontik kuvvetler uygulanarak diş ağız içerisine ilerletilir.
Eğer gömülü diş sürdürülemeyecek bir konumda ise bu dişin cerrahi çekimi uygundur. Çekilmesine engel özel bir durum söz konusu ise kist-tümör oluşumu riski göz önünde bulundurularak uzun dönem radyografik kontrolleri muhakkak yapılmalıdır.
BAZI ÖNEMLİ SORULAR
Operasyon'dan sonra bir rahatsızlık veya ağrı hissedecek miyim?
Pekçok kişi işlemden sonra operasyonun derecesine ve ağrıya karşı gösterdiği tepkiye bağlı olarak bir rahatsızlık hisseder. Doktorunuzun verdiği ilaçları zamanında almanız bu rahatsızlıkların azalmasında size yardımcı olacaktır.
Yüzüm Şişecek mi? Morarma olacak mı?
Operasyonun durumuna bağlı olarak yüzde şişme ve morarma olabilir. Benzer operasyonlarda bile kişiler arasında şişlik ve morluk derecesi farklı olabilmektedir.
İlk günlerde yüzünüze uygulacağınız buz kompresi bu şişliğin az olmasına yardımcı olacaktır.
Okul veya İşten ne kadar süre ayrı kalmam gerekiyor?
Yara yerinin iyileşip, rahatsızlık hissinin geçmesi sizin ağrı eşiğinize, yaşınıza, genel sağlık durumunuza, ağrı kesicilere reaksiyonunuza, operasyonun derecesine ve operasyon sonrası bakımınıza bağlıdır. Genellikle gömük yirmi yaş dişinin cerrahi çekiminde 1-2 gün okul veya işten uzak kalmak gerekir. Bu süre, hastanın operasyona gösterdiği tepkiye bağlı olarak uzayabilir. Basit yirmi yaş çekimlerinde çoğunlukla böyle bir zamana ihtiyaç yoktur.
Operasyondan sonra yara yeri iltaplanabilir mi?
Yara yerinin kurcalanması, içine gıda artıklarının dolması, sigara kullanımı gibi nedenlerle çekim bölgesinde iltaplanma meydana gelebilir. Bu da ağrıya neden olur. Bölgenin oksijenli suyla temizlemesi ve uygun antibiyotik kullanımı ile bu şikayetler giderilir.
Çekimden sonra kanama olacak mı?
Çekimden sonraki birkaç saatte tükürüğünüzde kan görmeniz normaldir. Bunun nedeni çekim yerinden gelen hafif bir kan sızıntısının ilk birkaç saat devam etmesidir. Ertesi sabah yastığınızda az miktarda açık renk kan da bulabilirsiniz bu durum da sıklılkla görülür ve normaldir.
Cerrahi 20 yaş dişi çekimlerinden sonra ciddi kanama problemleriyle çok nadir karşılaşılır. Böyle bir durumda hemen hekiminiz ile kontağa geçmeniz gerekmektedir. Kanamaya sebep olmamak için yapmanız gerekenleri iyi bilmeniz önemlidir.
Periodontoloji (Diş Eti Hastalıkları)
Periodontal hastalıklar dişeti ve dişleri destekleyen diğer dokuları etkileyen iltihabi hastalıklardır. Erişkinlerde diş kayıplarının %70'inden periodontal hastalıklar sorumludur. Bu hastalıklar erken dönemde teşhis edildiklerinde kolay ve başarılı bir şekilde tedavi edilebilirler. Dişeti hastalıklarının önlenmesi veya tedavisi; doğal dişlerin korunması, daha rahat çiğnemenin ve daha iyi bir sindirimin sağlanması gibi diğer faydaları da beraberinde getirir. Periodontal hastalıklar dişeti iltihabı (gingivitis) ile başlar. Yani gingivitis periodontal hastalığın erken dönemidir. Bu dönemde dişetleri kanamalı, kırmızı ve hacim olarak büyümüştür. Erken dönemde çok fazla rahatsızlık vermeyebilir. Tedavi edilmezse hastalık periodontitise ilerleyerek dişeti ve dişleri destekleyen alveol kemiğinde geriye dönüşsüz hasar oluşturabilir.

Periodontitis periodontal hastalıkların daha ilerlemiş bir safhasıdır. Dişleri destekleyen diğer dokularla birlikte alveol kemiğinde de hasar oluşur. Diş-dişeti arasında "periodontal cep" oluşur. Periodontal cep varlığı infeksiyonun yerleşimini ve hastalığın ilerlemesini kolaylaştırır. Hastalık ilerledikçe dişler sallanmaya başlar, hatta çekime gidebilir.
Dişeti hastalığının belirtileri nelerdir?
Dişeti hastalığının pek çok bulgusu vardır; Diş fırçalama sırasında kanayan dişetleri. Kırmızı, şiş ve hassas dişetleri. Dişlerden kolaylıkla ayrılabilen, uzaklaşan dişetleri. Dişler ve dişetleri arasında iltihabi akıntı. Sallanan veya giderek birbirinden uzaklaşan dişler (dişler arasında aralıkların oluşması veya mevcut aralıkların artması). Isırma sırasında alt ve üst dişler arasındaki ilişkilerin değişmesi Bölümlü protez uyumundaki değişiklik, bozulma. Sürekli kötü ağız kokusu.
Bununla beraber, periodontal hastalık hiç bir bulgu vermeden de ileri safhalara ulaşabilir. Bu nedenle düzenli aralıklarla dişhekimine gitmek son derece önemlidir.
Dişeti hastalığının nedeni nedir?
Dişeti hastalığının en önemli nedeni "bakteriyel diş plağı" adı verilen, dişler üzerinde biriken yapışkan ve renksiz film tabakasıdır. Günlük fırçalama ve diş ipi kullanımı ile diş plağının uzaklaştırılması sağlıklı bir ağız için temel gereksinimdir. Eğer plak etkin bir şekilde dişlerden uzaklaştırılmazsa diştaşı veya tartar olarak bilinen düzensiz yüzeyli ve geçirgen bir yapıya dönüşür. Plaktaki bakteriler tarafından salınan zararlı ürünler dişetinde irritasyona neden olur. Bu ürünler nedeni ile dişetini dişe sıkıca bağlayan lifler yıkıma uğrar, dişeti dişten uzaklaşır ve periodontal cep oluşur. Böylece bakteri ve ürünlerinin daha derin dokulara ilerlemesi kolaylaşır. Hastalık ilerledikçe cep derinleşir, bakteriler daha derine; kemiğe kadar ilerler ve dişi destekleyen alveol kemiğinde de yıkım başlar. Hastalık tedavi edilmeden bırakılırsa sonunda dişler sallanır ve çekimleri bile gerekebilir.
Dişeti hastalığının diğer nedenleri aşağıdaki gibi sıralanabilir:
1.Sigara kullanımı: Bilindiği gibi sigara kullanımı kanser, kalp ve akciğer hastalıklarıyla çok yakından ilişkilidir. Daha az bilinen ise sigaranın periodontal hastalıkların seyrini ve gelişimini hızlandıran faktörlerden biri olduğudur.
2.Genetik: Araştırmalar, nüfusun %30'unda dişeti hastalıklarına doğuştan yatkınlık olduğunu ortaya çıkarmıştır. Ailenizde periodontitis varsa, kendinizde hastalık belirtileri ortaya çıkmadan, düzenli kontrollerle sağlıklı dişetlerine sahip olabilirsiniz.
3.Hamilelik-Puberte: Kadınların hayatındaki bazı özel zamanlar özel ilgi ve bakım gerektirir. Olgunlaşır veya değişirken (puberte veya menapoz) yada özel durumlarda (menstrasyon ve hamilelik) bedende hormonal değişiklikler olur. Böyle zamanlarda dişetleri de hassas ve dişeti hastalıklarına yatkın hale gelir. En son çalışmalar, düşük kilolu- erken doğum riskinin, dişeti hastalığı olan kadınlarda daha yüksek olduğunu göstermiştir.
4.Stres: Stres; hipertansiyon, kanser ve birçok hastalığın hazırlayıcı sebebi olduğu gibi periodontal hastalık için de risk faktörüdür. Vücudun savunma sistemini bozarak, periodontal hastalığa zemin hazırlar.
5.İlaç kullanımı: Oral kontraseptifler (doğum kontrol hapları), antidepresanlar ve bazı kalp ilaçları ağız sağlığını etkilerler. İlaçların yan etkileri hakkında doktor, dişhekimi ve eczacı ile görüş birliğine varılması önemlidir.
6.Diş gıcırdatma: Gece diş gıcırdattığınızı söyleyen oldu mu? Sınavdayken ya da problemli bir iş yaparken dişlerinizi sıkmaktan dişleriniz ağrıyor mu? Uyandığınız da hala yorgun musunuz? Diş sıkmak ya da gıcırdatmak dişleri destekleyen dokulara zara vererek, doku yıkımını hızlandırır.
7.Diyabet: Diyabet, kanda şekerin farklı seviyelerde olması ile seyreden çeşitli tipleri olan hormonal bir hastalıktır. Toplumda sıklıkla 'gizli diyabet' olarak seyreder. Diyabetik iseniz, enfeksiyon gelişimine dolayısıyla periodontal hastalıklara açıksınız demektir. Bu enfeksiyonlar periodontal hastalığın hazırlayıcısı olduğu gibi var olan hastalığın gelişim ve seyrini hızlandırır.
8.Kötü beslenme: Kötü beslenme vücudun direncini düşürür, hastalıklara karşı savunmasını zayıflatır. Periodontal hastalık ciddi bir enfeksiyon hastalığı olduğu için kötü beslenme dişetlerini harap eder.
9.Diğer sistemik hastalıklar: Vücudun immün sistemini bozan her çeşit hastalık dişetlerinin durumunu da etkiler.
Dişeti hastalığı nasıl önlenir?
Periodontal hastalığın önlenmesinde en önemli görev kişinin kendisine düşmektedir. Dişleri sağlıklı bir durumda sürdürmek için, günlük ağız bakımı işlemleri ile (diş fırçalama ve diş ipi kullanma) bakteriyel diş plağının uzaklaştırılması gerekmektedir. Dişhekimine düzenli aralıklarla gidilmesi de aynı derecede önemlidir. Günlük ağız bakımı işlemleri diştaşı oluşumunu en az düzeye indirebilir, ancak tamamen önleyemeyebilir. Diş fırçası, diş ipi veya diğer temizlik araçları ile ulaşılamayan bölgelerin bir diş hekimi tarafından değerlendirilmesi mevcut diş plağı ve/veya diştaşının uzaklaştırılması açısından gereklidir.
Dişeti hastalıklarının tedavisi nedir?
Dişeti hastalığının erken döneminde tedavi, dişler üzerindeki eklentilerin (plak ve diştaşı) uzaklaştırılması ve düzgün bir kök yüzeyinin sağlanmasını kapsar. Bu işlem dişetinde iltihaba neden olan bakteri ve irritanların uzaklaştırılmasını sağlar. Genellikle bu tedavi, dişetinin tekrar dişe adaptasyonu veya dişetinin büzülerek cebin elimine olması için yeterlidir. Dişeti hastalığının erken döneminde vakaların çoğunluğunda, diştaşı temizliği, plağın uzaklaştırılması ve düzgün bir kök yüzeyinin sağlanmasını takiben günlük etkin ağız bakımı başarılı bir tedavi için yeterlidir. Daha ilerlemiş vakalar cerrahi tedaviyi gerektirebilir. Bu tedavinin amacı dişleri çevreleyen derin periodontal ceplerdeki diştaşlarını temizlemek, cebin büzülerek eliminasyonunu ve düzgün bir kök yüzeyini sağlamak ve daha kolay temizlenebilir bir dişeti formu oluşturmaktır.
Periodontal tedavi sonrası hastaların düzenli olarak dişhekimi tarafından muayene edilmesi, plak kontrolü ve yeni diştaşı birikimlerinin ortamdan uzaklaştırılması gereklidir. Fakat unutmamak gerekir ki; periodontal tedavi ile elde edilenlerin sürdürülmesi için hiçbir işlem kişinin günlük ağız bakımı işlemlerini etkin bir şekilde uygulamasından daha yararlı olamaz.
GEBELİKTE DİŞ SAĞLIĞI
Kadınlar ve Diş Eti Hastalıkları
Kadınlar erkeklerden farklı olarak hayatlarının belli dönemlerinde farklı bedensel evrelerden geçer. Bu evreler hormon seviyelerinin dalgalanması ve dalgalanmaların dişeti dahil pek çok dokuyu etkilemesi açısından önemlidir. Ne yazık ki periodontal hastalıklar sessiz gelişen tipler olduğu için genellikle pek çok kadın bu hastalığı en alevli olduğu zamanda fark eder.
Puberte (Ergenlik)
Ergenlik çağında kanda seviyesi artan progesteron ve östrojenin etkisiyle dişetlerine kan akımı hızlanır. Bu durum dişetlerinde hassasiyete ve özellikle düzenli bakım yapılmayan ağızlarda enfeksiyona yol açar. Dişetleri yumuşak, şiş, kırmızı ve ödemli hale gelir.
Ergenlik sırasında düzenli diş fırçalama, diş ipi kullanımı ve dişhekimi kontrolünde olmak çok önemlidir. Diş ve onu çevreleyen dokunun daha fazla zarar görmesini engellemek için bazen profesyonel yardım alarak dişeti tedavisi başlatılabilinir.
Menstruasyon
Menstruasyon gingitivisi, bu dönemde dişetlerinin kanaması, şiş ve ödemli olmasıyla seyreden hormonal bir dişeti hastalığıdır. Ağız ve mukozalarında yaralar ve aftlar ile de karakterizedir.
Hamilelik
Hamilelik gingivitisi, ilk iki ayın sonunda ortaya çıkan ve bazen tüm gebelik boyu geçmeyen bir dişeti hastalığıdır. Dişetlerinde kanama, şişme, dişeti dokusunda değişme ve kırmızı dişetleri ile kendini belli eder. Bazı vakalarda sonradan operasyonla alınması gereken, kanseröz olmayan ve genellikle ağrısız hamilelik tümörlerine dönüşebilir.
Çalışmalar, annenin tedavi edilmeyen hamilelik gingivitisinin düşük kilolu bebek doğumuna yol açtığını bildirmiştir.
Eğer hamile kalmayı planlıyor iseniz, düzenli doktor kontrollerinizin yanı sıra diş hekimi kontrollerinizi de ihmal etmemelisiniz. Doğum kontrol hapları kullanan kadınlarda da hamile kadınlarda olan belirtiler görülebilir.
Estetik Diş Hekimliği
İnsanların gülümsediği anda ilk dikkat çeken organlar yüz bölgesi ve bu bölümü süsleyen dişlerimizdir. Bu anlamda sosyal toplumda yeni tanışmalarda ve toplantılarda ve özellikle kendine saygısı, güveni olan kişilerde ağız diş sağlığı bakımı,diş estetiği çok öne çıkan çarpıcı bir unsurdur.
Gülümseme ile birlikte bütünlük teşkil eden estetik dişler kişinin kariyer, özgüven ve ağız sağlığı ile birlikte çevresindeki kişilere saygısını ifade etmekle birlikte cevredede saygı ve hayranlık kazanırlar.
Estetik Diş Hekimliği aşağıdaki şartlarda uygulanmalıdır.
- Doğuştan ya da çocuk yaşlarda aşırı antibiyotik kullanımından kaynaklanan kazanılmış diş renkleşmelerinde, aşırı flor eksiklikleri ya da fazlalıklardan kaynaklanan, koyu ve renkli dişlere sahip hastalarda
- İstenmeyen kazalarda kırılan ön bölge dişlerin restorasyonlarında
- Çok fazla madde kaybı olan ön diş çürüklerinde (Dolgu yapılmayacak kadar madde kaybı olan durumlarda)
- Çürüklerle birlikte dişeti çekilmelerinin oluşturduğu uzun ve kötü görünüme sahip dişleri olan kişilerde
- Fazla büyümüş diş etlerinin tedavilerinden sonra istenilen diş estetiği şekillendirilmesi amacı ile
- Doğuştan eksik yada fazla dişlerin bozduğu gülme hattı estetiğinin tekrar geri kazanılmasında
- Diş, diş eti, dudak ilişkilerindeki oransal sapmalarda, diş-dudak ilişkisinin diş eti görülmeksizin ideal bir gülümseme ilişkisinin tekrar kazanılmasında
- Ön bölgede farklı sebeplerden kaybedilen bir ve birden çok dişin dudak ve yüz estetiğine uyularak yeniden şekillendirilmesinde
- Çogu zaman ileriki yaşlarda aşırı diş kayıpları çene kemiği erimeleri, çökmüş gözüken yüz bölgesinin dikey yöndeki ilişkisinin alt-üst çenenin boyutu değerlendirilerek dudak ve yanak kaslarının da eski kırışıksız hale döndürülmesi amaçlı yapılan protezlerin planlanılmasında
- İstenmeyen kazalar sonucu çeneler, dişlerin kayıpları, çene kırıkları ve oluşan madde kayıplarının tamirinde yine yüz estetiğine uygun olarak diş - dudak ve çenelerin estetiğinin planlanılmasında uygulanmaktadır.

Tam Seramik Kuronlar
Doğal dişler ışığı geçirir. Bunun sonucu olarak da dişte derinlik ve canlılık ortaya çıkar. Metal desteksiz porselen kuronların (tam seramik) ışık geçirme özelliklerinden dolayı, derinlik ve canlılıkları daha fazladır böylece doğal dişe en yakın sonuçlar elde edilir.
Aşırı madde kaybına uğramış dişlerin restorasyonu için yaptığımız kuron veya köprü protezlerini normalde altyapılarını metal olarak imal eder ve üstteki porselenin kırılmamasını sağlarız.
Günümüzde artık metal kullanmadan güçlendirilmiş porselenden üretilen altyapılar metalin yerini tutmaktadır ve biz istisnai durumlar dışında metal alt yapıyı sağlık ve estetik açısından artık seçeneklerimiz arasında daha zor bulundurmaktayız.
- Tam seramikler ışığı geçirdiklerinden doğal diş yapısına çok benzer bir estetik oluştururken, çok iyi yapılmış bile olsa metal porselenlerde bir donukluk ve yapaylık vardır. Bu nedenle özellikle ön dişlerde tam seramikler tercih edilmelidir.
- Metal destekli porselenler bazı ışıklarda (disko,fotoğraf makinası flaşı vb) ağızda yokmuş gibi koyu renk bir boşluk görüntüsü verirler. Tam seramikler ise doğal diş gibi tepki verir ve her türlü ışığı geçirirler.
- Metal destekli porselenler mekanik olarak dişe yapıştırılırlar. Tam seramikler ise mekanik ve kimyasal olarak dişe yapıştırılırlar (Adeziv Simantasyon). Bu yüzden metal desteklilere göre tutuculukları çok daha yüksektir. Daha zor düşerler.
- Alt yapısında metal olmadığı için kuron - diş eti hizasında koyu renk(Mor Renkli) bir çizgi olmaz. Daha estetik bir görüntü sağlanır.
- Diş eti çekildiğinde, full porselenler estetik görünümlerini korurlarken, metal porselenler diş ile birleştikleri bölgede kötü bir görüntü oluştururlar.
- Alt yapıda kullanılan bazı metallere karşı (nikel vb.) oluşabilecek allerji riski tam seramiklerde yoktur.
Tam seramik restorasyonlarda kullanılan farklı porselen çeşitleri olmakla beraber bunlar arasında en son teknoloji zirkonyum esaslı olanlarıdır.Hem dayanıklılık hem de estetik olarak diğer tam seramik çeşitlerine göre daha üstündür.

Metal Desteksiz Zirkonyum Esaslı Köprüler
Güçlendirilmiş porselenin özel makinalarda sıkıştırılması yada freze edilmesi (kesilmesi) ile elde edilir. Özellikle ön dişlerde, ışık geçirgenliğinin çok iyi olmasından dolayı tercih edilir.
Bu sistemde alt yapı olarak metal yerine beyaz bir renk olan zirkonyum alaşım kullanılır. Sistemin en büyük avantajı, ulaştığı çok yüksek dayanılılıkla, arka bölgedeki köprülerde tam estetik bir görünüm sağlamaktır. Hem ön hem de arka bölgelerdeki dişlerde rahatlıkla kullanılabilen ZİRKONYA esaslı materyal mekanik direnci, biyolojik uyumluluğu ve kırılma direnci ile diğer dental materyaller arasından sıyrılmaktadır.
Porselen Laminate Veneerler
Porselen Laminate Veneer, çok ince kalınlıkta istenen renk, boy ve formda özel olarak hazırlanmış bir porselen tabakasının dişin ön yüzüne yapıştırılması tekniğidir.
Bu yöntemde, porselen kron uygulamasından farklı olarak dişin tümü kesilip küçültülmez. Bunun yerine sadece ön yüzünden çok ince bir diş tabakası kaldırılıp, uygun renk ve şekilde hazırlanan laminate tabaka dişin ön yüzüne yapıştırılmaktadır. Dişten çok az doku kaldırıldığı için(0.3-0.5mm) yapılabilecek en korumacı tedavidir.
Özellikle;
- Dişlerin aralıklı olduğu durumlarda aralıkların kapatılmasında
- Çarpma sonucu dişlerin kenarlarında oluşan kırıkların tedavisinde
- Basit diş çapraşıklıklarında (hasta ortodontik tedavi istemiyorsa)
- Dişlerinin şeklinden ve renginden memnun olmayanlarda
- Gülme hattı düz veya aşağı doğru meyilli kişilerde bu hattı düzeltmek için
- Gummy smile (güldüğünde üst damak ve dişetlerinin fazla gözükmesi) vakalarında gingivoplasti (dişeti manikürü ) sonrasında diş boylarını uzatarak estetik bir gülüş sağlamak için kullanılmaktadır.
Porcelain Laminate Veneer de metal kullanılmadığı için daha doğal bir renk sağlanabilmektedir.
Porselen Dolgular
Porselen dolgular (Porselen inley ya da onley) laboratuvarda hazırlanan üstün estetik ve dayanıklılığa sahip dolgulardır. Kompozit dolgulara göre, uygulandıkları diş ve komşu dişler ile çok daha uyumludur. Bu, dolgunun ağız dışında laboratuvar ortamında hazırlanma özelliğinden kaynaklanır. Dişin kırık, çürük veya eski dolgulu kısmı uzaklaştırıldıktan sonra kalan sağlam bölümün ölçüsü alınarak laboratuvara yollanır. Laboratuvar ortamında, hassas bir teknoloji ile hazırlanan model üzerinde en son teknoloji kullanılarak mükemmel estetik ve fonksiyona sahip dolgular elde edilir.
Özellikle;
- Doku dostu dolgulardır, biyolojik uyumları en yüksek olan malzemelerdir.
- İleri teknoloji ile üretilirler.
- Porselen dolgu yönteminde ağızdaki sağlıklı diş dokusuna dokunulmaz. Normal dolguda açılan diş kavitesi üzerinde yapılan birkaç değişiklik ile diş porselen dolguya hazır hale getirilebilmektedir.
- Ayrıca bu porselenler dişin sertliğine en yakın ve dişeti ile en uyumlu malzemelerdir. Sertliği dişin mine dokusuna çok yakın olduğu için diğer porselenler gibi dişleri aşındırmaz, kompozit dolgular gibi de aşınmaz.
- Kompozit dolgular gibi zamanla renk değiştirmezler.
- Komşu dişlerle kontakt noktaları hassas bir şekilde ayarlanır ve diş arasında besin sıkışması oluşmaz.
- Özellikle büyük madde kayıplarında, kompozit dolgu veya kuron(kaplama) yerine tercih edilmelidir.
Diş Beyazlatma Benim İçin Doğru Seçim mi?
İnsanlarda diş renkleri tıpkı ten renkleri gibi farklılıklar gösterir. Bazı kişiler doğuştan şanslı olarak beyaz diş rengine sahiptirler. Bazen de genetik olarak daha koyu diş rengiyle doğarız. Annemizin hamileyken kullandığı veya çocukken bizim kullandığımız bazı antibiyotiklerden dolayı da diş rengimiz koyulaşabilir. Veya içtiğimiz sulardaki flour yoğunluğu da diş rengimizin koyulaşmasına neden olur.
Çeşitli nedenlerle koyulaşmış dişlerin rengini daha açık hale getirme işlemine diş beyazlatma denir. Bu işlemi evinizde gece yatarken takacağınız bir aparey içine sıkılan jellerle veya klinik içinde doktor gözetiminde yaptırabilirsiniz.

Evde yapılanlara home bleaching, klinikte yapılanlara office bleaching denmektedir. Office bleaching sırasında, kullanılan jellerin aktive edilmesi gerekmektedir. Bu da LED denen özel dalga boyuna sahip ışınlarla yapılabilir. Office bleaching'de başarı, kullanılan jellerin konsantrasyonuna ve bu jelleri aktive eden ışık kaynağının aktivasyon gücüne bağlıdır. Beyazlatma yönteminde diş renklerini 2 ila 12 ton arasında beyazlatmak mümkündür. Bazı kişilerde beyazlatma sonrası hafif bir hassasiyet gelişmekte, ancak 1-2 gün içinde kaybolmaktadır. Elde edilen beyazlığın uzun süreli olması ve bu işlemler sırasında dişlerin ve dişetlerinin herhangi bir zarar görmemesi kullanılan malzeme, teknik ve kişisel alışkanlıklara bağlıdır. Sigara, çay, kahve, kırmızı şarap gibi boyama özelliği yüksek olan maddeleri fazla miktarda tüketen kişilerde diş rengini korumak için 6 ayda bir pekiştirme yapmak gerekebilir.
Office bleaching avantajları
- 1 saatlik tek seans sonrası ortalama 8-12 ton beyazlama
- İşlem sonrası hassasiyet minimum
- Elde edilen rengin korunması maximum
- Doktor tarafından uygulandığı için ağzın geri kalan dokularının korunması
- Günlük alışkanlıklardan vazgeçmeden yüz güldüren sonuç (sigara, kahve, çay)
Office bleaching dezavantajları
- Diğer yönteme göre daha pahalıdır.
- Home bleaching ile desteklenmesi gerekebilir.
Home bleaching avantajları
- Bu yöntemin tek avantajı diğer yönteme göre daha ucuz olmasıdır.
Home bleaching dezavantajları
- 2-4 hafta süresince uygulama zorunluluğu
- Uygulama harici zamanlarda kahve, kola, çay, kırmızı şarap gibi renkli içecekleri kullanmamak
- Uygulama süresince sigara kullanmamak
- Dikkatsiz uygulamalar sonucunda dişetlerinin zarar görmesi
Soru Cevap (Tıkla Öğren)
Porselen diş mi yoksa plastik diş mi yaptırsam
daha iyi olur?
Cevap: Porselen materyali daha dirençli olduğu için, her açıdan bakıldığında plastik yerine porselen kuronların tercih edilmesi gerekmektedir. Ayrıca porselen, dişeti dostu ve estetik olarak da üstün bir malzemedir.
Cevap: Diş ağrısı; dişin çürümesi, minesinin aşınması, dişetlerinin iltihaplanması veya diş köklerinin iltihaplanması gibi nedenlerden kaynaklanır.
Diş ağrısı, neredeyse her insanın hayatının bir veya birden fazla döneminde şikayet ettiği bir rahatsızlıktır. Genel kanı, diş ağrılarının basit ağrılar olduğu yönündedir ve bu nedenle dayanılmaz hale gelinceye kadar diş hekimine gitmek genellikle ertelenir. Ayrıca yine aynı kanı nedeniyle bilinçsiz ağrı kesici kullanımının ve çeşitli yöntemlerin en sık görüldüğü ağrı çeşitlerinden biridir.
Diş ağrılarının nedenleri
- Diş çürükleri ve diş abseleri
- Diş minesinin aşınması
- Dişeti hastalıkları
- Gömülü dişler
- Sinüzit gibi ağız dışı hastalıklar sıralanabilir.
Diş ağrıları nedenleri arasında en sık görülen diş çürükleridir. Toplumun %97'sinde diş çürüklerine rastlanmaktadır. Bu durum özellikle kötü veya yetersiz ağız hijyeninden kaynaklanır. Ağız içine yerleşen bakteriler şekerli ve unlu yiyecek kalıntıları ile asit oluşturur ve bu da dişin koruyucu tabakasını zayıflatarak çürüklere neden olur.
Diş ağrıları genellikle zonklama şeklinde ve oldukça rahatsız edici olarak duyulur. Ağrı gittikçe şiddetlenir ve bazen dayanılmaz bir hal alır. Özellikle abse gibi iltihabi bir durum varsa dışarıdan farkedilecek kadar şişliklere neden olabilir. Sıcak-soğuk hassasiyeti ve dişe bastırınca hassasiyet artar. Dişlerde minik kırılmalar görülebilir.
Diş ağrısı başladığında vakit kaybetmeden bir diş hekimine gitmek gereklidir. Zira diş ağrısı nedenlerinden de anlaşılacağı gibi, ağrı kendi kendine geçme özelliği genellikle göstermez ve tedavi gerektirir.Ancak diş sağlığını korumak ve diş ağrılarında en iyi tedavinin yapılmasını sağlamak için bazı noktalara dikkat edilebilir.
Diş Ağrısı Tedavisinde Nelere Dikkat Edilmelidir?
Cevap: Ağız hijyenine dikkat etmek
Diş ağrısı başladığında, diş aralarında kalmış yemek artığı, vb olup olmadığı kontrol etmek; varsa dişe zarar vermeden ve ağrıyı artırmadan temizlemek
Bilinçsiz ve aşırı ağrı kesici kullanımından kaçınmak
Bilinçsiz ağrı giderme yöntemlerinden kaçınmak (ağrıyan diş üzerine ağrı kesici konması, alkollü pamuk uygulaması, vb.)
Diş hekimine ağrı ile ilgili ayrıntılı bilgi vermek ve varsa daha önce geçirilen diş operasyonlarından haberdar etmek
Ağız kokusunu engellemek için ne yapabilirim?
Cevap: Kötü ağız kokusu, çoğu zaman mahcubiyete, sosyo-psikolojik problemlere sebep olur.
Çoğunlukla fena ağız kokusunun sebebi (%90 oranda) ağız içi kaynaklıdır. Diğer sebep ise mide-barsak yada üst solunum yolu rahatsızlıklarıdır. Bunlara ilaveten özellikle çocuklarda barsak parazitlerine bağlı daha çok sabahleyin gözüken ağız kokusu oluşabilir. Bazı sistemik hastalıklarda da (diyabet gibi) kötü koku görülmektedir.
Ağız içi kaynaklı kokunun sebepleri başlıca;
1. Kokulu yiyecek ve içeceklerin tüketilmesi
2. Diş çürüğü
3. Periodontal (dişeti ve çevre kemik dokusu) hastalıklar
4. Sürekli ağız kuruluğu
5. Tütün kullanma
6. Yetersiz ağız hijyeni (kötü bakım)
Dişhekiminiz size ağız kokusunun sebebinin belirlenmesinde yardımcı olur eğer sebep ağız içi kaynaklı ise bu sorununuzun giderilmesinde gerekli tedavi planlamasını yapar.
Cevap: Yediğimiz gıdalar solunumumuzu etkiler, özellikle soğan sarımsak gibi yiyecekler kan dolaşımımıza geçerler, oradan akciğerlere transfer edilir ve nefesimizle dışarı atılır.
Diş fırçalama, dişipi kullanımı ve ağız gargaraları, sakız çiğneme kokuyu sadece geçici olarak maskeler. Vücut gıdayı elimine edene kadar koku kalır. Diyet yapanlarda düzensiz yemek yemeye bağlı olarak ağız kokusu olur.
Düzenli ağız bakımı olmazsa, gıda artıkları dişler arasında, dilin ve dişetlerinin üstünde birikerek ağızda kalır, belli bir süre sonra kokuya neden olur. Protezlerin de iyi temizlenememesi ağız kokusuna yol açar.
Periodontal sağlığın bozulduğunun en önemli habercisi de ağız kokusudur.
Bir diş fırçasını ne kadar kullanabilirim?
Cevap: Genelde 3-4 ay kullanılabilir. Diş fırçasının bozulduğunu kıl demetlerinin birbirinden ayrılmasından, dağılmasından ve eğilmesinden anlayabilirsiniz. Sert kıllı fırçalar dişlerinize zarar verebilir. Çocuklar ise henüz doğru fırçalamayı tam olarak uygulayamadıklarından daha çabuk fırça eskitirler.
Çocuğumun dişlerini günde kaç kez fırçalatmalıyım?
Cevap: Sabah kahvaltısı sonrası ve gece yatmadan önce, sadece üçer dakikalık etkili bir fırçalama işlemi yeterlidir. Her iyi alışkanlık gibi diş fırçalama alışkanlığı da çocukluk döneminde kazanılacaktır.
Diş çekiminden sonra neler olur, neler yapılmalıdır?
Cevap: Ortalama 3 saat sonra, uyuşukluk hissi geçer.
Çekim yerine konan pamuk tampon 15 dakika dişler sıkılarak bastırılmalıdır, çekim yarasının ilk andaki kanaması bu tamponlama ile durdurulmaktadır.
Pamuk tamponun sık sık değiştirilmesi pıhtılaşmayı geciktireceğinden tavsiye edilmez.
Tampon atıldıktan sonra (kişiye ve yara yerine göre) pıhtılaşma başlayana kadar sızıntı şeklinde bir kanama olur.
Uyuşukluk geçtikten sonra hafif bir ağrı olabilir. Bu durumda (Aspirin dışında !) ağrı kesici bir ilaç kullanılabilir.
Biberon çürüğünden korunmak için ne yapmak gerekir?
Cevap: Bebeklerde meydana gelen çürüklerin tedavisi çok güç olduğundan, koruyucu önlemlerin erken dönemde alınması gerekir. Bunlar:
Bebeğinizin gece ağzında biberonla uyuma alışkanlığını önleyin.
Biberondaki süte şeker, bal, pekmez gibi tatlandırıcılar ilave etmeyin.
Bebek beslendikten sonra mutlaka su içirin.
İlk dişlerin sürmeye başlamasıyla gece ve sabah beslenmeleri sonrası temiz, ıslak bir tülbent ile dişlerini silerek temizleyin.
Süt diş çekimi alttaki dişe zarar verir mi?
Cevap: Zamanı geldiğinde yerini almak için hareket eden daimi dişler üzerlerindeki süt dişlerinin köklerini eritirler ve süt dişi sallanmaya başlar. Hekim diş çekimi sırasında altındaki daimi dişe zarar vermemek için özen göstermelidir. Doğru şekilde yapıldığında, süt dişi çekimi veya anestezi alttaki sürekli dişe kesinlikle zarar vermez.
Çocuğumun tel takmaya ihtiyacı olup olmadığını nasıl anlayabilirim?
Cevap: Dişlerin çapraşık ve sıkışık durması, birbirlerinin üstlerine binmiş olmaları, üst ya da alt çenenin diğerine göre daha fazla önde ya da geride durması ortodontik tedavinin gerekliliğini gösteren durumlardır. Bunun yanısıra; çiğnemede güçlük, ağızdan nefes alma, dili ön dişlere bastırma, parmak emme alışkanlığı, çene kemiğinden gelen çıtırtı ve benzeri sesler de ortodontik tedavinin yapılmasını gerektirebilir. Çoğu zaman ortodontik tedavinin gerekliliği kolayca anlaşılmayabilir. Çocuğunuzu dişhekimi muayenesine götürerek bu durum konusunda daha kesin bir sonuca ulaşabilir ve tedavisi için yardım alabilirsiniz. En doğru yaklaşım çocuğunuzu küçük yaşlardan itibaren düzenli olarak (6 ayda bir) dişhekimi kontrolüne götürmektir. Bu şekilde hekiminiz sizi çok geç olmadan ortodontiste (diş çapraşıklıklarını tedavi eden dişhekimi) yönlendirebilir. Erken müdahale ile bir çok sorun ilerlemeden önlenebilir.
Bruksizm (Diş Gıcırdatma) nedir?
Cevap: Genellikle uyku sırasında dişleri bilinç dışı bir şekilde sıkarak yapılan bir eylemdir. Bu normal olmayan bir durumdur ve oldukça rahatsız edici bir ses ortaya çıkar. Bruksizmin genetik olduğu düşünülmekte ve toplumda ortalama olarak her 5 kişiden 2 sinde bulunmaktadır. Bruksizmi olan kişilerin yüzde 5 ile 10 arası bir kısmı dişlerine uyguladıkları kuvvet sonucu dolguların ve dişlerin kırılması gibi zararlara yol açabilmekte, bir kısmı da çene eklemi disfonksiyonlarından şikayetçi olmakta ve sabahları sebepsiz başağrısı ve yüz ağrıları çekmektedirler.
Bruksizmin psikolojik ve fiziksel bir çok sebebi olabilmektedir, fakat bunlar arasında en öncelikli olanı strestir. Stresin arttığı dönemlerde bruksizm de şiddetlenir. Bazen dişlerdeki kapanış bozuklukları da bruksizme sebep olabilmektedir.
Bruksizminizin olup olmadığını anlamak için size birkaç soru soruyoruz:
- Dişlerinizi uyurken gıcırdattığınızı eşiniz ya da ailenizden birisi size söyledi mi?
- Boyun ve omuz kısımlarınızda ağrılarınız oluyor mu?
- Eklemlerinizden klik sesi geliyor mu?
- Sabahları uyandığınızda çene ekleminiz, yüz kaslarınız ve kulaklarınızda bir yorgunluk ya da ağrı oluyor mu?
- Dişleriniz hassas mı?
Bruksizmin sebep olduğu problemlerin tedavisi mümkünken bu durumun tamamen ortadan kaldırılması her zaman mümkün değildir. Tedavi daha çok akut problemleri çözmeye yönelik olarak uygulanır ve bir dişhekimi ve fizyoterapistin birlikte çalışmasını gerektirebilir. Kasların gevşemesine yönelik tedaviler uygulanabileceği gibi diş problemlerinin hallolması da sorunu çözebilmektedir. Bazen bunlar yeterli olmamakta stres için tavsiyeler, ya da bruksizm için ilaç enjeksiyonu uygulanabilmektedir.
Dişler üzerine diş hekimi tarafından uygulanan şeffaf plaklar (gece plağı) aracılığıyla bruksizmin zararlı etkilerinden korunmak mümkündür. Bu plak gece yatmadan önce takılarak dişlerde aşınma ve ağrı oluşması engellenebilir.
Cevap: Dişte oluşan taşların birikmesi bakterilerin çoğalmasına neden olduğundan diş eti rahatsızlıklarına, diş minelerinde zedelenmelere, diş çürümelerine ve diş eti çekilmelerine neden olmaktadır.
Diş eti rahatsızlıkları ile başa çıkabilmek için diş temizliğine çok önem verilmesi gerektiğini belirten diş hekimleri, ultrasonik cihazlar ile ya da diş minesine zarar vermeyecek en uygun aletler yardımı ile diş üzerinde oluşan kalın plak tabakasını ve diş taşlarını temizlerler.
Ağzı bakımınızı düzgün yaptığınız taktirde diş üzerinde oluşan plak tabakası ve diş taşı tabakası oluşumu en alt seviyeye düşecektir. Eğer diş taşı ve plak oluşumunuz sık ise bu, ağız bakımınıza yeterince özen göstermediğinizin ve etkin bir ağız içi temizlik yapamadığınızın belirtisidir. Dişhekiminizden doğru diş fırçalama ve dişipi kullanma tekniklerini öğrenmeniz ve ağız içi temizliği düzenli olarak yapmanız gerekmektedir.
Diş Beyazlatma Benim İçin Doğru Seçim mi?
İnsanlarda diş renkleri tıpkı ten renkleri gibi farklılıklar gösterir. Bazı kişiler doğuştan şanslı olarak beyaz diş rengine sahiptirler. Bazen de genetik olarak daha koyu diş rengiyle doğarız. Annemizin hamileyken kullandığı veya çocukken bizim kullandığımız bazı antibiyotiklerden dolayı da diş rengimiz koyulaşabilir. Veya içtiğimiz sulardaki flour yoğunluğu da diş rengimizin koyulaşmasına neden olur.
Çeşitli nedenlerle koyulaşmış dişlerin rengini daha açık hale getirme işlemine diş beyazlatma denir. Bu işlemi evinizde gece yatarken takacağınız bir aparey içine sıkılan jellerle veya klinik içinde doktor gözetiminde yaptırabilirsiniz.

Evde yapılanlara home bleaching, klinikte yapılanlara office bleaching denmektedir. Office bleaching sırasında, kullanılan jellerin aktive edilmesi gerekmektedir. Bu da LED denen özel dalga boyuna sahip ışınlarla yapılabilir. Office bleaching'de başarı, kullanılan jellerin konsantrasyonuna ve bu jelleri aktive eden ışık kaynağının aktivasyon gücüne bağlıdır. Beyazlatma yönteminde diş renklerini 2 ila 12 ton arasında beyazlatmak mümkündür. Bazı kişilerde beyazlatma sonrası hafif bir hassasiyet gelişmekte, ancak 1-2 gün içinde kaybolmaktadır. Elde edilen beyazlığın uzun süreli olması ve bu işlemler sırasında dişlerin ve dişetlerinin herhangi bir zarar görmemesi kullanılan malzeme, teknik ve kişisel alışkanlıklara bağlıdır. Sigara, çay, kahve, kırmızı şarap gibi boyama özelliği yüksek olan maddeleri fazla miktarda tüketen kişilerde diş rengini korumak için 6 ayda bir pekiştirme yapmak gerekebilir.
Office bleaching avantajları
- 1 saatlik tek seans sonrası ortalama 8-12 ton beyazlama
- İşlem sonrası hassasiyet minimum
- Elde edilen rengin korunması maximum
- Doktor tarafından uygulandığı için ağzın geri kalan dokularının korunması
- Günlük alışkanlıklardan vazgeçmeden yüz güldüren sonuç (sigara, kahve, çay)
Office bleaching dezavantajları
- Diğer yönteme göre daha pahalıdır.
- Home bleaching ile desteklenmesi gerekebilir.
Home bleaching avantajları
- Bu yöntemin tek avantajı diğer yönteme göre daha ucuz olmasıdır.
Home bleaching dezavantajları
- 2-4 hafta süresince uygulama zorunluluğu
- Uygulama harici zamanlarda kahve, kola, çay, kırmızı şarap gibi renkli içecekleri kullanmamak
- Uygulama süresince sigara kullanmamak
- Dikkatsiz uygulamalar sonucunda dişetlerinin zarar görmesi
İmplant Tedavisi Nasıl Uygulanır?
İmplantlar, diş kökü şeklinde titanyumdan hazırlanmış, çene kemiğine küçük bir operasyon ile yerleştirilen suni diş kökleridir.
Titanyum doku dostu bir malzemedir. Kemik ile özel bir bağ oluşturarak yerleştirildiği yere, hücresel olarak tutunur. Bu tutunma tamamlandığında (2-6 ay) üst yapı dediğimiz protezi hazırlama işlemine geçilir. Günümüzde implantlar tartışmasız olarak doğal dişe en iyi alternatiftir.
HANGİ DURUMLARDA İMPLANT YAPILIR?
İmplantlar, diş kökü şeklinde titanyumdan hazırlanmış, çene kemiğine küçük bir operasyon ile yerleştirilen suni diş kökleridir.
Total protezler artık dişsiz ağızların tek şansı olmaktan çıktı. Çene kemiğine yerleştirilen implantlar ve bunlardan destek alınarak hazırlanan protezler, artık hastalara kendi dişleriyle çiğniyormuş hissi vermekte ve bu sebeple sıklıkla tercih edilmektedir.
HER HASTAYA İMPLANT UYGULANABİLİR Mİ?
İmplant yerleştirilecek bölgede çene kemiğinin implantı kabul edecek yükseklik ve genişliğe sahip olması gerekmektedir. Mevcut kemiğin kalitesi implantın başarısını etkileyen faktörlerden biridir. Gençlerde kemik gelişiminin tamamlanması gerekmektedir. Erişkinler için üst yaş sınırı yoktur. Genel sağlık durumu iyi olan herkese implant uygulanabilir. Hijyen, implant uygulamalarında ayrıca önem taşımaktadır. O yüzden implant uygulanacak kişinin ağız bakımına dikkat etmesi implantın başarısında büyük rol oynamaktadır.
AĞRI OLACAK MI?
Operasyon hekim ve hastanın tercihine göre lokal yada genel anestezi altında uygulanır. Her cerrahi müdahalede olduğu gibi biraz ağrı beklenebilir. Anestezi ve sedasyon ameliyat sırasındaki rahatsızlığı neredeyse tamamen önleyecektir. Ameliyat sonrası, diş çekiminden sonraki ağrıya benzer bir ağrı olabilir. Bunun için doktorunuz tarafından bu ağrıyı kesecek ilaçlar verilecektir.
Sizlerin diğer hastalarımıza, implant tedavisinden sonra nasıl hissettiklerini sormanızı isteriz. Doktorlarımız ve ofis ekibimiz kendinizi rahat hissetmeniz için her zaman yanınızdadır.
İMPLANT OPERASYONU VE PROTEZİN TAMAMLANMASI NE KADAR SÜRER?
Operasyon süresi implant sayısına ve hastanın durumuna bağlı olarak yarım saat ile birkaç saat arasında değişebilir. Operasyondan sonra, implant ile çene kemiğinin birleşmesi için (osteointegrasyon) yaklaşık olarak 2-6 ay kadar beklenir. Eğer gerek görülürse bu dönem süresince size geçici bir protez kullandırılabilir. Daha sonra vakanın özelliğine göre birkaç seans süren bir uygulama ile implant üstü protezleriniz takılır.
Bazı uygun koşulların sağlanabildiği durumlarda hiç beklemeden de protez yapılabilmektedir.
PAHALI BİR TEDAVİ MİDİR?
İmplant uygulamaları rutin diş hekimliği hizmetlerinden daha karmaşık ve uzun süreli işlemleri gerektirir. Ayrıca kullanılan malzemelerin değerli olmasından dolayı yüksek bir harcama gerektirirler. Fakat unutmamak gerekir ki implant uygulamaları ile gerek estetik gerekse fonksiyon açısından diğer tedavilere göre en ideal sonuçlar elde edilir.
İMPLANT'IN AVANTAJLARI NELERDİR?
- Daha estetik ve daha doğal bir görünüm sağlarlar.
- Dişler stabil kalır. İmplant üstüne yapılan total (damak), parsiyel veya sabit protezler hiç oynamaz. Tutuculuk maksimumdur.
- Çekilmiş dişlerin olduğu kemik bölgelerinde zamanla madde kaybı olur ve kemikler gittikçe incelir. Buna bağlı yüz profilinde bir takım değişiklikler olur. İmplant'ların yerleştirilmesi ile bu kemik kaybı engellenir.
- Çiğneme fonksiyonu düzeldiği için daha dengeli ve iyi beslenme sağlanır. Böylece iyi çiğneyememeye bağlı olarak oluşmuş mide problemleri giderilir.
- Doğal görünüm ve estetiğin sağlanması ile kişinin kendine güveni artar.
İMPLANT'IN DEZAVANTAJLARI NELERDİR?
- Diğer tedavi alternatiflerine göre daha yüksek maliyette olması.
- Diğer tedavi alternatiflerine göre daha uzun zamanda tedavinin bitmesi.
- Hassas bir klinik ve laboratuar çalışması gerektirmesi.
- İmplant öncesinde ağız bakımına önem veriyor olmak.
- İmplant sonrasında ağız temizliğine özen göstermek.
İMPLANT TEDAVİSİNDE BAŞARI ORANI NEDİR?
Yapılan bilimsel çalışmalarda implant başarısının %90-100 arasında değiştiği gösterilmiştir. Fakat elbetteki her tıbbbi işlemde olduğu gibi %100 garanti vermek mümkün değildir.
implant tedavisinin başarısı:
- İmplant öncesi ve sonrasında ağız sağlığı ve temizliğine özen gösterilmesine
- İyileşme döneminde kullanılan alkol ve sigara miktarına
- Genel sağlık durumunun iyi olmasına (Kontrol edilemeyen şeker hastalığı iyileşmeyi olumsuz yönde etkiler)
- İmplant'ların steril bir ortamda yerleştirilmesine
- Endikasyonun hekim tarafından doğru konulmuş olmasına doğrudan bağlıdır.
İMPLANTLARIMA NASIL BAKACAĞIM?
Evde yapacağınız rutin bakım ve hekiminiz tarafından 3-4 ayda bir uygulanacak olan profesyonel temizlik yeterli olacaktır. Hekiminiz implantlarınız ve üst yapısı bittikten sonra nasıl bir bakım yapmanız gerektiğini gösterecektir. Günde 2 defa ayıracağınız 3-4 dakika ile bu bakımı kolaylıkla sağlayabileceğinize emin olabilirsiniz.
Zircon Restorasyonlar Nasıl Yapılmalı?
METAL DESTEKSIZ FULL PORSELEN KURONLARDişlerden herhangi birinin madde kaybına maruz kalması veya çekilmesi sonucu ağız içinde boşluklar meydana gelir ve komşu dişler bu boşluğa doğru hareket eder. Böylece ağız içi diş yapısı ve şekli bozulur. Bu boşluklar uzun süre doldurulmaz ise dişlerin birbirileriyle ilişkisi yani kapanış bozulur, dişlerde devrilmeler meydana gelir ve eklem sorunları ortaya çıkabilir. Bu nedenle boşluğun büyüklüğü ve sayısına göre kuron ya da köprü ile bu boşluklar doldurulmalıdır. Günümüzde metal desteksiz full porselen kuron- köprüler ile hiç metal kullanmadan ağız içi boşlukların giderilmesini sağlanabilmekte ve son derece doğal ve estetik sonuçlar elde edilebilmektedir.

Önceden dişleri kesilmiş kişilere de metal desteksiz porselen kuronlar uygulanabilir.
Kuronların görüntüsünü pek çok şey etkilese de en önemlisi ışığa verdikleri tepkidir. Doğal dişler ışığı geçirir. Bunun sonucu olarak da dişte derinlik ve canlılık ortaya çıkar. Metal desteksiz porselen kuronların ışık geçirme özelliklerinden dolayı, derinlik ve canlılıkları daha fazladır böylece doğal dişe en yakın sonuçlar elde edilir.
FULL PORSELEN KURONLARIN AVANTAJLARI
- Full porselenler ışığı geçirdiklerinden doğal diş yapısına çok benzer bir estetik oluştururken, çok iyi yapılmış bile olsa metal-porselenlerde bir donukluk ve yapaylık vardır. Bu nedenle özellikle ön dişlerde full porselenler tercih edilir.
- Metal destekli porselenler bazı ışıklarda (disko, fotoğraf makinası flaşı vb.) ağızda yokmuş gibi koyu renk bir boşluk görüntüsü verirler. Full porselenler ise doğal diş gibi her türlü ışığı geçirirler.
- Metal destekli porselenler mekanik olarak dişe yapıştırılırlar. Full porselenler mekanik ve kimyasal olarak dişe tutturulur. Bu yüzden metal desteklilere göre tutuculukları çok daha yüksektir.
- Metal desteksizlerde alt yapıda metal olmadığı için kuron-diş eti hizasında koyu renk bir çizgi olmaz. Daha estetik bir görüntü sağlanır.
- Diş eti çekildiğinde, full porselenler estetik görünümlerini korurlarken, metal porselenler diş ile birleştikleri bölgede kötü bir görüntü oluştururlar
- Alt yapıda kullanılan bazı metallere karşı (nikel vb.) oluşabilecek allerji riski full porselenlerde yoktur.
METAL DESTEKSİZ IPS KÖPRÜLER
Güçlendirilmiş porselenin özel makinalarda sıkıştırılması ile elde edilir. Özellikle ön dişlerde, ışık geçirgenliğinin çok iyi olmasından dolayı tercih edilir. Arka bölge için özellikle çiğneme kuvvetlerine karşı yeterince dayanıklı değildir.
METAL DESTEKSİZ ZİRKONYUM ESASLI KÖPRÜLER
Bu sistemde alt yapı olarak metal yerine beyaz bir alaşım olan zirkonyum kullanılır. Son teknoloji ürünü bu altyapı estetik ve dayanıklılığı birarada sunabilme özelliğine sahip tek malzemedir. Sistemin en büyük avantajı ulaştığı çok yüksek dayanılılıkla arka bölgedeki köprülerde de tam estetik bir görünüm sağlamasıdır.
Zirkonyum Nedir?
Uzun yıllardır porselen uygulamalarında dayanıklılık için, porselen dişin altına metal bir alt yapı kullanılmaktaydı. Bu metal alt yapının diş etleri, diş dokusu, genel vücut sağlıgı ve en önemlisi estetik yönünden mahsurları bilindiginden, porselen alt yapısında metale alternatif bir malzeme arayışı yıllardır sürmekteydi.
Daha önce tıbbın diger alanlarında başarıyla kullanılan zirkonyum'un dişhekimliğinde porselen metalinin yerine uygulanması ile yeni bir devir açılmış oldu.
Çünkü bu yeni zirkonyum alt yapılı porselen kaplamalar diş eti problemi, ve allerji yapmamasının yanında, ışık geçirme özelliği ile dogal dişlere yakın estetik ve fonksiyonu yakalamımızı sağlamaktadır.
Zirkonyumun üzerine porselen konularak yapılan kuron(kaplama) ve köprüler Ceramic ve Zirkonyum kelimelerinin birlestirilmesinden oluşan CERCON kısa adı ile anılır. 900 Mpa dirence sahip sistem en yüksek fiziksel değerlerin yanında ışık geçirme özelliği doku uyumu ve birçok değişik endikasyonu kapsayarak dişhekimliğinde yepyeni bir dönem başlatmıştır.
Materyalin başarısı tıp ve endüstri alanında kanıtlanmıştır. 1998 yılında başlayan araştırmalar sonucunda 2002 yılı başından itibaren klinik uygulamalara tüm dünyada geçilmiştir. Bu yeni uygulama ile hastada metal-seramik ve tam seramik restorasyonlarda oluşan estetik kaygılar kesinlikle ortadan kalkmaktadır.
Nerelerde kullanılabilir?
- Tek diş kuron restorasyonları
- 3-6 üyeli (anatomik uzunluğu 38mm.ye kadar olan) köprüler
- İmplant üstü kuron - köprü çalışmaları
Mükemmel Sonuçlar İçin Yüksek Teknoloji
Bugüne kadar, zirkonyum oksit üretimdeki yüksek maliyeti nedeniyle dental uygulamalarda kullanılmıyordu. Zürih Federal teknoloji enstitüsü tarafından geliştirilen bir proje sayesinde zirkonyum oksit ekonomik bir şekilde diş hekimliğinde kullanılabilir hale gelmiştir. Zirkonyum 1960 'lı yıllardan beri tıpta da kullanılmaktadır, yapılan uzun süreli çalışmalar ile materyalin güvenilirliği kanıtlanmıştır.
Zirkonyum başta kalça eklem protezleri olmak üzere vücudun çeşitli bölgelerinde çeşitli amaçlarla kullanılmış ve bugüne kadar herhangi bir yan etkisi veya zararının olmadığı, allerji yapmadığı saptanmıştır.
Zirkonyum, yüksek ısılara, darbelere dayanıklı, hafif, ısı ve elektrik iletmeyen, ışık geçirebilen bir elementtir.
Ayrıca ağızda tad bozukluğuna, dişeti problemlerine ve ağız kokusuna yol açmayan sağlıklı bir materyaldir.
Dişlerinizden alınan ölçü ile hazırlanan model üzerine dişlerinizin bir mum modeli hazırlanmakta. Bilgisayar destekli bir cihaz bu modelden aldığı bilgiler doğrultusunda zirkonyum oksit bloğu aşındırarak dişlerinizin alt yapısını hazırlamaktadır. Aşındırılarak hazırlanan yapılar üzerine uygun renkte seramik yerleştirilerek çalışma tamamlanmaktadır.
Artık yeni yüksek teknoloji ürünü olan zirkonyum oksit ile metalsiz güçlü ve estetik restorasyonlar başarıyla yapılabilmektedir.
Her Yönden Vücut ve Dişlerle Uyumlu
Cercon: modern diş hekimliğinin temel gereksinimleri olan estetik, sağlamlık, doku uyumu ve doğallık konularında bugüne kadar ulaşılan en yüksek kaliteye sahip bir üründür.
EN ÇOK SORULAN SORULAR
- Özel bir yapıştırma gerekir mi?
Hayır, geleneksel yöntemler kullanılarak yapıştırılabilmektedir
- Geçici yapıştırma yapılabir mi?
Evet
- Sıcak-soğuk hassasiyeti gelişir mi?
Hayır, sıcak-soğuk hassasiyeti gelişmez.Çünkü Zirkonyum Oksitin ısı yalıtıcı özelliği vardır.
- Alerji yapar mı?
Hayır, Zirkonyum Oksit doku uyumlu bir maddedir alerji yapmaz.
- Opak mıdır?
Hayır
Diş Çekiminden Sonra Neler Olur, Neler Yapılmalı?
Ortalama 3 saat sonra, uyuşukluk hissi geçer.
Çekim yerine konan pamuk tampon 15 dakika dişler sıkılarak bastırılmalıdır, çekim yarasının ilk andaki kanaması bu tamponlama ile durdurulmaktadır.
Pamuk tamponun sık sık değiştirilmesi pıhtılaşmayı geciktireceğinden tavsiye edilmez.
Tampon atıldıktan sonra (kişiye ve yara yerine göre) pıhtılaşma başlayana kadar sızıntı şeklinde bir kanama olur.
Uyuşukluk geçtikten sonra hafif bir ağrı olabilir. Bu durumda (Aspirin dışında !) ağrı kesici bir ilaç kullanılabilir.